Savunma ama neye karşı?

Savunmaların doğası üzerine çok zengin bir yazın var. Benliğe uyumlu olanlar, olmayanlar; kişiler arası ilişkilere uyumlu olanlar, olmayanlar; daha ilkel olanlar, daha olgun olanlar; tehlikeyi doğrudan yansıtanlar, yansıtmayanlar; görünümü daha bilinç düzeyinde olanlar, bilinçten uzak olanlar…

Thomas Ogden’in “savunma ama neye karşı¿” sorusunu tekrarlı olarak sorduğumuzda çoğunlukla bir çeşit boşlukla karşılaşıyoruz.

Winnicot bunu ‘Fear of Breakdown’ isminde 1974 tarihli, muhtemelen kendi ölümünden biraz önce yazdığı yarım kalmış çalışmasında ele alır. Konu Winnicott olduğunda yazı ve ruhsal deneyim iç içedir. ‘Çöküş korkusu’ isimli çalışmasının bir ölüm öncesinde yarım halde doğmasında çok hoş, kendi ruhsal deneyiminin gerçekliğine ait bir tını var.

Winnicot bu makalede ‘düşünülemez’ dediği bir ruhsal ıstıraba işaret eder. Bu ıstırabın bebeğin mutlak bağımlı olduğu bir pozisyondan kaynağını aldığını söyler. Aslında düşününce Winnicot, savunmanın neye karşı olduğuyla ilgili sorumuza bir işaret levhası koyar, nereye bakmamız gerektiğini gösterir.

Sonra parmak ucunda yolda yürümeye başlar. Makalenin devamında bu temkinli hali sezebiliriz. Çöküş korkusu olarak tanımladığı bir korkunun ‘çoktan gerçekleşmiş ama deneyimlenmemiş’ olduğunu söylediği için oldukça belirsiz bir vadide gezinir. Bahsettiği bağımlılık konumunu her insan yaşamıştır. Fakat deneyimlememiş ve ona karşı savunma ağları inşa etmek zorunda kalmış insanlar da vardır. Belki de temkinli hali, o vadinin tehlike illüzyonunu bize tekrar yaşatmak içindir. Çünkü aslında o çöküş, zaten gerçekleşmiştir. Fakat bir olayda onu deneyimleyecek özneye de ihtiyaç vardır. Winnicot belki de tam da bunu, orada öznenin var olup olmama meselesini ele alır. O yüzden de yolda özne olmama, benlik ve nesnenin ayrımının olmaması gibi parametler ile karşılaşır. Bu da onu ruhsallığın psikotik kökenlerine götürür gibidir, yine de bu konu tam olarak net değil.

Winnicot düşünülemez ruhsal ıstırabı tarif etmek için beş ruhsal durum noktası koyar ve ‘and so on’ diyerek devamını düşünmeye ve yazmaya davet eder.

Bahsettiği ruhsal ıstırap durumları:

(1- Entegre edilmemiş bir duruma dönmek ( Savunma: parçalanma)

2- Sonsuza kadar düşmek (savunma: kendini tutma)

3- Psikosomatik birliğin kaybı, yerleşiklikte hata (Savunma: kişiliksizleşme)

4- Gerçeklik hissinin kaybı (Savunma: birincil narsisizmin sömürülmesi, vd.)

5- Nesnelerle ilişki kurma kapasitesinin kaybı (Savunma: otistik durumlar, yalnızca kendilik fenomeniyle bağlantıda kalmak)

Winnicot, 1974)

Winnicot’un bu durumları ‘çoktan gerçekleşmiş ama deneyimlenmemiş’ olarak tanımlamasını şimdi daha iyi anlayabiliyoruz. Mutlak bağımlılıkta öznelliği taşıyan kendiliğin terk edilmiş, geliştirilmemiş olması kişiyi deneyiminde kocaman bir yalnızlık ve boşlukla bırakır.

Psikoterapi bu yaşanmış ama deneyimlenmemiş alanın deneyimlenmesi için uygun koşulları sağlamakta yükümlüdür. Ve bu deneyim makalede bahsedildiği üzere çok zor duygulanımları kapsar. Belki de Winnicot’un bu kadar ilham verici bir analist olmasının ardında bu ruhsal durumları tarif edebilecek ve odada onların varlığı ile oturabilecek olma rahatlığı, heyecanı vardır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: