Etiket: psikanalitikyaklaşım
-
Bir nesne olarak zaman: Zamanla oynayabilir miyiz?
İçsel nesnelerden bahsettiğimizde Klein’yen manada kaynağını fantezi ve hafıza izlerinin farklı ağırlıktaki kombinasyonlarından alan, zihinsel işleyişi (algılama, bağlantılandırma yorumlama vb.) ve onunla bağlantılı oluşan iç gerçekliğe katkı sağlayan bir oluşumdan bahsediyoruz. İçsel nesneler kaynağını Melanie Klein’ a göre ağırlıklı olarak bilinçdışı fantezilerden alır. Tüm öznel yaşam deneyimimizi şekillendiren, duygulanım yüklü deneyim kapsülleri olarak da düşünebiliriz…
-
Tümgüçlülük
Tümgüçlülük hakkında düşünürken zihnimize önce olduğundan büyük bir kendilik- nesne imgesi geliyor. Tümgüçlülük, gerçeklik testinin özellikle doyumla bağlantılı işlevinin yeterince gelişememesine bağlı olarak kendilik ve nesne temsilinin bütünüyle birbirine yapışık kalması ve iki imgenin potansiyel büyüklenmeci- ideal parçalarının gerçekçi imgelerin yerini ikame etmesiyle ilgili. Tümgüçlülüğü ele alırken özellikle doyumla bağlantılı olarak vurguladım. Bebeğin tümgüçlülüğü ihtiyacı…
-
Önbilinç tasarıları
İşlemleme, depolama, bağlantılandırma, yorumlama gibi belleğe ait tüm işlevler “göz önünde olmayan” şeylerden daha çok etkilenir. Çünkü bilincin belleği yoktur. Bellekle olan temasımız, hatırlama yani çağırma yoluyla olur. Bu daha çok önbilinç dediğimiz bir işleyiş ile mümkündür. Bunu şu yüzden ilginç buluyorum. Birincisi dış gerçekliğe en yakın ve birincil temasımız olan algıdan sonraki her süreç…
-
İçsel hayaletler
İnsan ilişkisel bir varlık olduğu için, bedeninde hissettiklerini de hep içinde nesne ilişkisi formatına dönüştürür. Örneğin bebek, acıktığında besinin gelmesi geciktiyse, bunu nefret edildiği, ötekine çok geldiği, ona zarar verdiği şeklinde deneyimler. Dünyaya gözlerimizi açtığımızda denkleştiğimiz her şeyle ilişki kurabilmek için, onların dışarıdaki varlıklarıyla bazen bağlantılı bazen bağlantısız olarak içeriye alıp, öyle temas edebiliriz. Aslında,…
-
“Tıpkı benim gibi!” İkizlik Aktarımı
Kohut (1968), kişinin ideallerinin yıkılması ve narsisistik kırılmayla karşılaşması ile “ikizlik aktarımı’ dediği bir durumun gelişebilecegini vurgular. Çocuğun hayatta güvenle kalabilmesi için, bakımverenlerine ideal bir yerden bakması; ona en iyi bakımı verebilecek olduklarına inanabilmesi gerekir. Çocuk bunu talep eder. Eksiksiz, ilginin ve şefkatin odağında olduğu bir bakım. ‘Eksiksiz’ olmak ulaşılması imkansız olduğu için, her çocuk…
-
Bekleyiş
Resimlerinde, algının ve ifadenin bireyselliğini bize seffaflaştiran ekspresyonist ressam Leo Putz’tan bir resim. Bekleyiş her zaman umut içermez. İnsan başına gelecek olumsuzlukları da bekler. Belki daha çok bekler. Sürekli ‘kötü bir şey olacak’ diye beklemek, zamansallığını her zaman sınamak zorunda olan insan için belli bir güven sağlar. Bekleyişin içeriğine hakim olmaya çalışır. Green ‘olumsuzluk kapasitesi’…
-
4 farklı ‘bölme (splitting)’
Freud nevrozlarda temel olarak işleyen mekanizmayı, bastırmayı keşfettiğinde, bugün Klein’cı anlamda bildiğimiz ‘bölme’ dışarıda kalmış oldu. Bilinç ve bilinçdışının ayrımının yarattığı boşluklara dolanları incelemekten ziyade, bu karmaşık zihinsel işleyişin kişilik yapılanmasındaki yoğunlaşmış kümelenmelerini inceleyen sonraki kuramcılar, bölmeye farklı alanlardan yaklaşmışlardır. Rachel Blass, psikanalitik yazında dört ayrı bölmeden bahsedildiğini tarihsel bir bağlamda ele alır. Freud’un eserlerinde,…
-
Ergenliğe özgü bir alınganlık
Ergenliğin kendisine özgü gelişimsel görevlerinden biri de yeni sevgi nesneleri bulmaktır. Kişi, çocukluğunda büyük bir bağımlılık ve hayranlıkla sevdiği ebeveynlerinden ayrılmak ve birey olarak hayata karışmak için çalkantılı bir yola girer. Böyle güçlü bir bağımlılık örüntüsünden keyfi bir şekilde ayrılınamaz. Süreçsel olarak, kişi, ebeveynlerini beğenmemesi, iğrenecek özelliklerini keşfetmesi gibi, ebeveynlerinin zannettiği kadar ideal olmayabileceklerine dair…
-
Coşkunun eşlik etmediği başarı hayalleri
Bollas, çöküş fenomeninden bahsederken, bir örnek verir. Büyük bir başarıya yönelik canlı bir hayalin ardından atılan bir iki adımdan bahseder. Örneğin, işle ilgili bir hayalin ardından internette buna yönelik iş fikirleri aramak, ressam olmaya yönelik canlı bir hayalin ardından resim malzemeleri almak gibi. Bu, insanın hayatında düşlemlerinin eylemlerini yönlendirmesine tipik bir örnek olabilir. Bir çok…
-
İhtiyaçlı gözükmekten utanmak; her şeyi kendim halletmeliyim
Bebek, ihtiyaçlarını şiddetli bir mahrumiyet hissederek talep eder. Kohut, bebeğin ebeveynden beklediği yanıtın yokluğuyla, ihtiyaçlarını gizlemeye yönelik arzu duyduğunu söyler. Yani bebek ihtiyacına karşılık bir yanıt alamadiginda, ihtiyacı olduğu şeyleri gizlemeye çalışır. İnsan bu kadar küçükken ihtiyaçlarını tamamen gizleyemez. Bu durumda ihtiyacı ortaya çıktığında derin bir utançla karşılaşır. ‘Her şeyi kendim halletmeliyim.’ söylemi bir bakımdan…
-
Entelektüel Ketlenme
Klein (1931), ‘Entelektüel Ketlenmenin Gelişimine Katkı’ makalesinde 7 yaşında bir çocuğun analizine değinir. Bu olguyu obsesyonel nevrozla ilişkilendirir. Freud( 1926), ‘Ketlenme, Semptom ve Kaygı’ makalesinde ketlenmeyi özel olarak patolojik bir süreç olarak ele almaz. Ketlenme, benlik organizasyonunda işlevsizleşen bir savunma olarak veya patolojik bir işleyişin sonucu olarak ortaya çıkabilir. Freud, ketlenmeyi entelektüel faaliyet ve çalışmayla…
-
Aşağılanma; saklanmak ve gizlenmek #2
Steiner, Klein’ın paranoid-sizoid konumundaki paranoyanın her zaman yıkımı ve yok etmeyi amaçlayan bir endişe içermediğini bazen de “kasıtlı olarak aşağılanmaya dair bir korkuyu” içerdigini anlatır. Zincir olarak genellikle teşhir edilme, açığa çıkarılma ve aşağılanmaya dair bir korku olarak deneyimlenir. Aşağılanma korkusu, kişiyi farklı savunma biçimlerine yönlendirebilir. Özellikle teşhir edilmeyle birlikte görüldüğünden, saklanmaya ait savunmalar yaygın…
-
Tepkisel yalan söyleme
Tepkisel yalan söyleme ‘ ne yapsam da görünmesem’ in çabasının sonucudur. Kişiler, öteki için önemsiz olabilecek bir çok şeye karşılık yalan söylemişken bulabilirler kendilerini. Lemma bunu ‘kendini koruyan yalanlar’ olarak isimlendirir. Görünmez olmanın başka bir yoludur. İstediği gibi görünememenin veya ötekinin zihnini kontrol edememenin endişesi ile kişi kendini belli yalanlar etrafında sunmaya çalışabilir. Bazen de…
-
“kafa ağırlığı, acı hissi”* Psikosomatik hakkında
*Tevfika İkiz Freud (1916), bedende ifade edilen belirti kümelerini incelerken 4 ayrı kategoride inceler. Bunlardan, fizyolojik düzlemde en çok yankı bulan; belirgin bir organın ağrısı, acısı, sızısı şeklinde deneyimlenen ‘aktüel nevroz semptomlarında’ gelişim sürecinin sekteye uğradığından bahseder. Psikanalitik yazının içinden, belli bir gelişimsel evreye ait sorunsalın (oral, anal,fallik…) gerileme yoluyla daha ilkel bir formda yaşanma…
-
‘İnsan iletişiminin belirli türlerinden bahsetmek için neden sonik görüntüleri kullanıyoruz?’* Aktarım ve karşı aktarım
*Christopher Bollas Günlük hayatta, insan insana etkileşimlerimizin içeriğini çoğunlukla enerji, elektrik, frekans gibi kelimelerle anlatmaya çalışabiliyoruz. ‘Isınamadım, elektrik alamadım, frekansımız tutmadı’ gibi söylemlerle kendimizde olan bir şeyi ötekinde bulamadığımızı; ötekinde olanın bize olumlu olarak yansımadığını vurguluyoruz. Aslında Bollas’a göre bu temelde aktarım- karşı aktarım dinamiklerini kavramsallaştırmada yaşadığımız zorlukla ilişkili. Aktarım, insanın kendisinde olan belli ilişki…
-
“Varlığım etkisiz, yokluğumda her şey değişmiş.”Kimlik üzerine endişeler
İnsanın varlığının etkisizliğini deneyimlemesini merceğe alıyorum. “Varlığım çok da bir etki yaratmamış, ne benim yaşayışımda ne de etrafımdakilerin yaşamında” Kişinin varlığı, kendi yaşayışında bir etki yaratmamış çünkü hep bir şeyin etrafında dönmüş. Birilerine göre şekil almak zorunda kalmış. Kendisine ait sabit, guvenebilecegi, sürekli bir kimlik bir türlü inşa edemediginden, kendini nasıl sunması gerektiği üzerine yogunlaşarak,…
-
Bir tanıma girmenin zorluğu. Aman tanımlardan kurtulayım derken tanımsızlıkla karşılaşmak
Bu zorlanma bir çok farklı süreçle ortaya çıkabilir. Bazen, bir türlü kim olduğunu bulamamanın öfkesi var olan tüm rollere aktarılır. Bir ‘şey’ olmak kısıtlanmış hissettirir. Sanki olabileceklerini sınırlandıran bir şeymis gibi. Bir ‘şey’ olmaya direnilir. Bu aslında insanın, kendisini çekip kurtarmasinin bir yolu gibidir. Tanımlanmış, belirlenmiş olanlardan kendini sıyırmak istemesidir. Kişi, kendini yalıtmaya çalıştıkça kendinde…
-
Ayağını bastığın zemin hep kaygan olduğunda: Aşırı duyarlı bir kırılganlık tabanında yürümek
Ayak bastığı zeminin kaygan olması, sürekli bir sallantıda olmak gibi. Basıyor ama hep çok itinalı olmak zorunda, hep çok incelikle yaşamak zorunda. Yoksa düşme tehlikesi var. Ve düşüşlere çok hassas, düşmeler hep ölümden beter hissettiriyor. Düşmemek için ayağı daha sağlam basacagi bir zemin arıyor. Ama işte öyle bir zemini aramak, insanı sürekli yerinden ediyor. Bir…
-
Çalınmış hissetmek: Nüfuz ediliyorum!
İnsanın, tüm çabası ve emeği ile kendini tanımladığı bir alana; ötekinin tüm büyüklenmeci hak edişi ile nüfuz edişi, çok yorucu olabilir. Sürekli ‘içimdeki iyiyi sunarsam çalınacak, ele geçirilecek” endişesi ile birlikte nüfuz edilmiş hissetmek. İliklerine kadar ‘çalınmış’ hissetmek. Bazen hakikaten de böyle manipülatif insanlar, böyle kendilerini çok ön plana atmayan insanların değerlerini çalıp kendilerine ekleyerek…
-
Kaybetme korkusu ile ilişkide itaate motive olmak
Kişilik, çoğu zaman farklı birimlerin birbiriyle karmaşık bir örüntü izlemesidir. Bazı örüntüler, kişiyi ketleyici, gerçek olarak var olmasını engelleyici halde olabilir. Bunlardan biri de kişiyi kaybetme korkusu ile ilişkide itaate motive eden bir kişilik organizasyonudur. Ötekinin, kendi çıkarını düşünmeden kendisiyle ilişki kurma olasılığı çok düşüktür ve hatta yoktur. Kişi böyle hissettiği için ötekinden kendine gelecek…