Bebek doğduğunda temel bir benlik örgütlenmesinden mahrumdur. Birincil bakım vereninin benliğini yardımcı olarak kullanmak zorundadır. Bu muhtaçiyet kaynaşmış birlik yaratır.
Başta birleşmiş bir ikili sistem vardır. Anne ve bebek ‘bir’ birimdir.
Öznelleşememek bebeğin bir türlü bu birleşmiş ikili birlikten ( anne-bebek birliği) çıkamamasını ifade eder.
Bu birliğin yaşamın ilk haftalarında ayrışamamış olması psikoz gibi daha birleşmiş simbiyotik yapılara kapı açarken daha ilk yıl içerisinde ve 18. aylarda tam da bu birlikten ayrılma ve bireylesmeye kapasitesi artmışken gerçekleşmesi gelişimin duraklamaya uğraması ile benliğin daha çok işlevsel olduğu yapılara yol açar.
…….
Böylelikle kişinin temel problemi özne olamamak, hep nesne birimlerinde kalmaktır. Kişi diğer öznelerin de özelliğini bütünlemesine algılayamaz ve nesnelerin parçalarında var olmaya çalışır. Böylelikle çoğunlukla kendiliğe yabancılaşma yaşanır çünkü zaten kişi gerçek kendilikten çok uzaklara konmuştur.
……
Kişinin gerçeklikten uzak algısında
öznelleşmek; çoğu açıdan ötekini yok etmek, ötekini terk etmek veya ötekinin saldırısına uğramak,öteki tarafından yutulmak şekillerinde algılanır.
Nesne birimlerinde kalmak, kısmını biraz açacak olursak; nesne olmak özne olmanın bireyselligini içermez. Nesne biriminde olmak, içeride kendine ait bir örgütlenme oluşturmuş içsel nesne temsillerinin dışında var olamamak anlamına gelir.
Özne belki bu bakıştan; dışarıya çıkabilen, bakabilendir. Dışarıya bakabilmek içeriden mümkündür. Böylelikle içerisi ve dışarısını ayrı ayrı izleyebilmek öznenin bireyselligi için zemin oluşturur.